29 Mayıs 2008 Perşembe

My pregnancy

Eskiden sağda solda oflaya poflaya, saçı başı dağılmış, eli belinde yürüyen, ağzında hep bir yakınmayla yaşayan hamile kadınlar görünce acıyan gözlerle bakardım. Sonra aklıma gelirdi "ulan ben de mi böyle olcam?"
Yok, olmadım.
Hatta bayıldım ben hamileliğe. Hatta ve hatta göbek fetişisti gibi bi şey oldum. Allah sizi inandırsın bakmaya doyamıyorum göbeğime..
Sağlam bi reflü sorunu yaşamama, sırt ağrılarıma, yavaş yavaş başlayan uykusuzluğa, şu aralar ters dönmüş de kalkamayan bir tosbağaya doğru evrimleşiyo olmama, bir sürü şeyden mahrum yaşıyo olmama rağmen çoook mutluyum..
Yaaa bir düşününce aklım çıkacak gibi oluyo. Orda tam içerde bir minik insan var, benden ve sevgilimden bir parça taşıyor. O kadar içimde ki doğduktan sonra ona en fazla sıkı sıkı sarılabileceğim, asla bu kadar içli-dışlı olamayacağız. Bazen sarılmak yetmez de sevdiğinizi içinize alasınız gelir ya; adam içerde zaten. Ötesi yok.. Sadece 7-8 hafta sonra onunla bir şekilde aramızdaki bu bağın kopacağını bilmek tuhaf bir hüzün yaratıyor bende.. Annelik, daha hamilelikte başlayan hastalıklı bir ruh hali sanırım. Kaptırdık gidiyoruz bakalım...
Haa, bir de çok özlediğim şeyler var. Sık sık kafamda bunların listesi dolaşıyor. Yazayım da kurtulayım:
- Kesinlikle rakı. Balık meğer rakısız bir hiç'miş.
- Midye.
- Doyasıya kafeinli kahve. Kafeinsiz kahve, alkolsüz bira gibi valla
- Haa evet aklıma gelmişken bira ve patates kızartması. Ama illa Kordon'da.
- Topuklu ayakkabılarım.
- Yüzüstü yatmak
- Denize girmek, yüzmek, yüzmek suya atlamak.. ( sezonu kaçırdım artık yüzme yasağım var)
- Selülitsiz bir popo( bu o kadar da canımı sıkmıyor aslında)

Hiç yorum yok: